Ali Babacan: “TÜSİAD’ın açıklaması olumlu ama yetmez”
Ali Babacan: “TÜSİAD’ın açıklaması olumlu ama yetmez”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’le DEVA Partisi Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’le DEVA Partisi Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
DEVA Partisi Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen görüşme sonrası CHP Genel Başkanı Özgür Özel'le birlikte basının karşısına geçen Ali Babacan şunları söyledi:
“Ülkemizin sahici gündemi geçim sıkıntısı”
"Ülkenin genel durumunu karşılıklı olarak değerlendirdik. Ortak kaygıları paylaştık. Vatandaşımızın bir numaralı gündemi, sokağa çıkın yüz kişiye sorun geçim sıkıntısıyla ilgili sorunlardan bahsediyorlar. İşsizlik diyorlar, fakir fukaralık çok yaygınlaştı diyorlar. Ve ülkemizin aslında gerçek, sahici gündemi bu. Bir numaralı gündemi bu.”
“Ekonomide başarı elde etmek mümkün değil”
“Sebeplere dönüp baktığımızda, niye bu sorunları yaşıyoruz diye baktığımızda, hukuk ve adaletle ilgili ne kadar sorun varsa dönüyor dolaşıyor ekonomiyi vuruyor. Hukuk ve adaletle ilgili neredeyiz diye baktığımızda da son iki haftada biliyorsunuz hukukun üstünlüğü endeksi açıklandı. Şeffaflık endeksi açıklandı, uluslararası endeksler… Her ikisinde de Türkiye diplerde. Hukukta ve adalet belli bir performansı, belli bir noktayı yakalayamayınca ekonomide başarı elde etmek mümkün değil. Olmadı olmayacak da…"
“Esnafın, KOBİ’nin sesi bu ülkenin yarınlarının sesidir”
“Odalar Birliği olsun, TÜSİAD olsun gerçekten önemli kuruluşlar. Odalar Birliğinin çok daha geniş bir üye tabanı var. Küçük esnafa kadar pek çok kuruluşu, KOBİ’leri temsil eder. Her iki kuruluşun da temsil ettiği kitle açısından söyledikleri duruşları önemlidir. Fakat ben birkaç gün önceki televizyon programında da söylemiştim. Hükümet iş dünyasını ciddi bir baskı altına almış durumda. Ne kadar çok işçi çalıştırıyorsan, ne kadar büyük işin varsa bu baskı o kadar büyük olabiliyor. Fakat önemli olan şu, Türkiye’de biz bir avuç zengin insan mı olsun istiyoruz, topyekûn bir zenginleşme mi istiyoruz? Yargı sopasının kullanıldığı, sadece hükümet destekli firmaların iş yapabildiği, diğerlerinin işlerinin zorlaştığı bir ülke gelir dağılımının bozulduğu, fakir fukaralığın arttığı ama bir avuç zenginin kaldığı bir ülke haline gelir. Dolayısıyla burada iş dünyası şeffaf, rekabet içerisinde bir iş ortamı istiyorsa, hukukun adaletin işlediği, topyekûn zenginleşmenin olduğu bir ülke istiyorsa o zaman memleket meseleleriyle ilgili seslerinin biraz daha güçlü olması lazım. Dolayısıyla TÜSİAD’ın bugün yaptığı açıklama olumludur. Evet diyoruz ama yetmez diyoruz. Daha güçlü ses istiyoruz. Çünkü esnafın, KOBİ’nin sesi bu ülkenin yarınlarının sesidir. Esnafın ve KOBİ’nin sesi de bu iki kuruluş TÜSİAD ve TOBB’dur.”
“Mutlaka biz o partinin yanında yer alıyoruz”
“Özellikle bu son aylarda gittikçe yoğunlaşan şekilde iktidarın yargı yoluyla muhalefet üzerinde oluşturduğu baskı, belediyeler üzerinde oluşturduğu baskı, medya ve gazeteciler üzerinde oluşturduğu baskı, sivil toplum ve iş dünyası üzentinde oluşturulduğu baskı, nihayetinde sanat camiası üzerindeki baskısı kabul edilebilir bir durum değil. Bir ülkede demokrasinin iyi işleyip işlemediğinin en önemli iki göstergesi bir özgürlüklerdir, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğüdür bir de hukuk yargı işliyor mu işlemiyor mu, demokrasinin belki de en önemli iki ölçütü bu. Özellikle iktidar yargı yoluyla, güçler ayrılığını yok sayarcasına, denge kontrol sistemini tamamını tamamen çöpe atmış vaziyette iktidarını sürdürmek için yargıyı kullanıyorsa, yargı sopasını muhalefet üzerinde, medya üzerinde sürekli tutuyorsa bu kabul edilebilir bir durum değil. Bu konularda biz kategorik bir şekilde hangi parti olursa olsun, hangi parti üzerinde haksız bir yargı süreci işlettirilirse işletilsin, mutlaka biz o partinin yanında yer alıyoruz, desteğimizi açık şekilde ortaya koyuyoruz. Gerek fiili etkinliklerde bulunarak gerek güçlü hukuki ekibimizin verdiği destekle duruşumuzu açık şekilde ortaya koyuyoruz.”
“Türkiye’de demokrasinin önünü açmak zorundayız”
“CHP’nin de geçtiğimiz süreç içerisinde yargı yoluyla yoğun bir baskı altına alınmaya çalışıldığını görüyoruz. Gençlik Kolları Başkanı’na tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Belediyelerle ilgili gittikçe yoğunlaşan bir baskı var. Başka partiler üzerinde de baskı var. Ama bu baskılar hiçbirimizi yıldırmayacak. Ne kadar çok baskı gelirse gelsin Türkiye’de demokrasinin önünü açmak için seçimin, hukukun adaletin savunucusu olmak zorundayız. Siyasi partilerin özellikle muhalefetteki siyasi partilerin en önemli varlık sebebi, kim ne derse desin, Türkiye’de özgürlükleri savunmak, yaşatmak, hukuk ve adalet mücadelesinde de asla vazgeçmemek… Bu konularda güzel bir görüş alışverişinde bulunduk, aslında yaklaşımlarınızın ne kadar yakın olduğunu da bu görüşmemizde tekrar teyit etmiş olduk. Ben tekrar değerli Genel Başkan’a ziyaretleri için teşekkür ediyorum.”
“Bir partinin iç süreciyle ilgili yorum yapmamız mümkün olmaz”
“Eskiden, eski sistemde Başbakanlık gerçekten önemli bir görevdi. Siyasi partiler genel başkanlar ülkenin başbakanı olma hedefi ve iddiasıyla yarışıyordu. Şu andaki sistemde Cumhurbaşkanlığı çok önemli bir konu haline geldi, doğrudan halkın oyuyla seçilen makam haline geldi. Kuşkusuz her siyasi partinin kendi Cumhurbaşkanı adayını belirlediği süreç kendi iç sürecidir. Her parti birbirinin kendi iç sürecine saygı duyar ve izler. Bizim bir partinin iç süreciyle ilgili yorum yapmamız mümkün olmaz."
“Ülkeyi bataklığa doğru sürükleyebilir"
“Demokrasilerde halkın iradesi esastır. Seçilmiş olmak, sandık demokrasinin kutsalıdır. Ama aynı zamanda demokrasiler hukukla anlam taşır. Hukukun olmadığı bir demokrasiyi sadece sandıktan ibaret görürsek ülkeyi kaosa bile götürebilir. Seçilmişlerin ’Ben seçilmişim, hukuk tanımam, istediğimi yaparım’ tarzıyla ülke yönetmesi ülkeyi bataklığa doğru sürükleyebilir. Biz bu meseleye tamamen ilkesel açıdan bakıyoruz.”
“Devlet gücünü uzun süre kullanmak güç zehirlenmesine sebep oluyor”
“İlkesel açıdan baktığımızda burada bir Anayasa var, bu Anayasa’ya göre bizim değerlendirmemiz… Sayın Erdoğan’ın zaten üçüncü dönemi. Biz bununla ilgili YSK’ya dilekçe vermiş bir siyasi partiyiz. Biliyorsunuz 2023 seçimlerinden önce biz dilekçe verdik, dedik ki artık sayın Erdoğan’ın üçüncü dönemidir, dolayısıyla tekrar aday olması mümkün değildir. YSK başka türlü değerlendirdi, dediler ki ‘2017’de anayasa değişti, kilometreyi sıfırladık, tekrar hakkı vardır.’ Biz katılmıyoruz. Biz hukuki açıdan değerlendirme yaptığımızda bizim tutarlı bir çizgimiz var; 2023 seçimleri öncesinden gelen… Bu bir. İkincisi evrensel yönetim ilkeleri. Yakın tarihimizde de dünyanın pek çok coğrafyasında da tespit edilmiş bir gerçek ki devlet gücünü uzun süre kullanmak güç zehirlenmesine sebep oluyor. Güç yozlaştırıyor, mutlak güç mutlaka yozlaştırıyor.”
“Üç dönem kuralının altında Erdoğan’ın imzası var”
“Lider sultası olmasın, siyasi partilerde tatlı bir insan kaynağı dönüşümü olsun diye AK Parti’nin kuruluş akitnamesine üç dönem kuralı yazılmıştır, Sayın Erdoğan’ın da bu akitnamede imzası vardır. Biz bunları öngörerek o üç dönem kuralını o zaman koymuştuk. Dolayısıyla evrensel yönetim ilkeleri açısından da baktığımızda AK Parti’nin kuruluş akitnamesine de baktığımızda artık Sayın Erdoğan’ın başkalarının önünü açacak şekilde bir geçiş süreci gerçekleştirmesini biz eski bir dost olarak tavsiye ediyoruz.”
“Daha fazla zorlamak doğru değil”
“Dolayısıyla Anayasa açısından da baksak AK Parti’nin kuruluş akitnamesine de baksak, evrensel yönetim ilkeleri açısından da baksak artık tekrar aday olmasının doğru olmadığını düşünüyoruz. YSK başka değerlendirme yapar, erken seçim kararını belki Meclis alır bir şekilde. Derler ki baktık önünü açtık şu, bu... Zorlama şeyler yapılabilir. Ama bunu daha fazla zorlamanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Bunu memleketimiz için düşünüyoruz. Hatta AK Parti’ye, Sayın Erdoğan’a gönül veren tüm vatandaşlarımıza da bu gerçeği bir kere daha hatırlatıyoruz.”
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.