İBB'DEN ÇİFTE STANDART: KASİSLERİN YOL AYRIMI, SINIF AYRIMI

Emin AYYILDIZ

 

Şehirleşmenin temel ilkesi, tüm vatandaşlara eşit ve adil hizmet sunmaktır. Ancak İstanbul’un mahallelerinde alınan bazı kararlar, bu temel ilkeye aykırı bir tablo çiziyor. Tarabya Mahallesi’nde, okul güzergahında ve tali bir yolda yaşanan hız problemi nedeniyle talep edilen kasislerin İBB tarafından reddedilmesi, yerel yönetimlerin önceliklendirme anlayışını sorgulatıyor. Üstelik bu kararın gerekçesi olarak UKOME’nin kararları sunuluyor.

Aynı İBB’nin, Ferahevler’de yer alan Tarabya Üstay Villaları güzergahında kasislerin kaldırılmasına yönelik talebe de olumsuz yanıt vermesi, çelişkili olduğu kadar sınıf ayrımını çağrıştıran bir durum yaratıyor.

 

Hizmette eşitlik neden sağlanamıyor?

Bir okul güzergahında, çocukların güvenliği için talep edilen kasis, en temel belediyecilik hizmetlerinden biri olmalıdır. Özellikle araçların hız sınırlarına uymadığı ve risklerin arttığı bir bölgede, fiziki önlemlerin alınması sadece istek değil, zorunluluktur. Ancak İBB’nin bu talebi reddetmesi, kamu hizmetlerinde hangi kriterlere göre öncelik tanındığını ciddi şekilde sorgulatıyor. Tarabya’daki okul yolunda kasis olmazken, aynı İBB’nin lüks villaların önündeki kasislerle ilgili taleplere gösterdiği tutum, kamu hizmetlerinin belirli bir sınıfın ihtiyaçları üzerinden şekillendiği algısını güçlendiriyor.

 

 

Sınıf ayrımına dair sessiz çığlık

Ferahevler’deki villaların bulunduğu güzergahta kasislerin varlığı, buradaki sakinlerin konforuna öncelik verildiği algısını yaratıyor. Öte yandan, çocukların günlük eğitim yolculuğunu güvenli hale getirme çabası, “teknik gerekçelerle” görmezden geliniyor. Kararların açıklanmasındaki bu çelişkiler, sınıf ayrımcılığını tetikleyen sessiz bir çığlık haline geliyor. Bu durumda vatandaşın sorması gereken açık bir soru var: Hizmetin kapsamı ve önceliği, vatandaşın ihtiyaçlarına mı yoksa gelir düzeyine mi göre belirleniyor?

 

Adalet ve şeffaflık neden eksik?

İBB gibi kamu kurumlarının aldığı kararların şeffaf olması bir zorunluluktur. Eğer kasis taleplerinin reddi veya kabulü, UKOME’nin kararlarına dayanıyorsa, bu kararların hangi somut gerekçelerle alındığının net bir şekilde açıklanması gerekir. Aksi takdirde, teknik gerekçeler kılıfında alınan bu kararlar, kamu vicdanında “zenginlere ayrıcalık, diğerlerine mazeret” şeklinde yorumlanır. Tarabya örneğinde olduğu gibi, bir yanda çocukların güvenliği tehdit altında bırakılırken, diğer yanda villaların bulunduğu bölgelerde benzer bir talebin dikkate alınmaması, halkın adalet duygusunu derinden sarsıyor.

 

 

Daha fazla sorumluluk gerek

Tarabya Mahallesi’nde alınan bu çelişkili kararlar, yerel yönetimlerin adalet ve toplumsal fayda ilkeleriyle ne kadar bağdaşık olduğunu sorgulatıyor. Kamu hizmetleri, her bireyin eşit haklara sahip olduğu ilkesine dayanmalıdır. Çocukların güvenliği mi, yoksa belirli bir kesimin konforu mu öncelikli? Bu soruya verilen cevap, aslında yönetim anlayışının da bir yansımasıdır.

 

Sonuç: Yolunuzu yeniden çizin

İBB’nin, kararlarında daha tutarlı, daha şeffaf ve daha adil bir yol haritası belirlemesi gerekiyor. Kararlar, UKOME’nin kararlarına dayandırılıyorsa, bu dayanağın halka açık şekilde ve ayrıntılı biçimde paylaşılması şarttır. Unutulmamalıdır ki yollar sadece araçları değil, toplumsal eşitlik ve adalet duygusunu da taşır. Tarabya’da alınan bu karar, yerel yönetimlere yolun sonunda toplumsal güveni kaybettirecek bir tabela gibi görünüyor. Şimdi yapılması gereken, bu tabelayı dikkate alıp rotayı düzeltmek.